“`html
Türkiye’nin Suriye Politikası ve Gelecek Öngörüleri
İstihbarat Başkanlığı sürecinde uluslararası koalisyonun da oluşturulmasına öncülük eden Türkiye, DAEŞ ve PKK ile etkin bir mücadele yürütmüştür. Aynı zamanda Astana Süreci çerçevesinde siyasi diyalogların güçlendirilmesine de katkı sağlamıştır.
Dışişleri Bakanlığı döneminde ise, Suriye konusunu MİT ve Milli Savunma Bakanlığı gibi önemli devlet kurumlarıyla koordineli bir şekilde ele almıştır. Bu durum, İdlib’den başlayıp Şam’a kadar uzanan süreçte onun en önemli figürlerden biri olmasını sağlamıştır.
Bu uzun ve zorlu süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde çeşitli aşamalardan geçilmiş, önemli stratejik kararlar alınmıştır. Yeni dönemde neler olacağı ise herkesin merakla beklediği bir konu haline gelmiştir.
Bakan Fidan, bu konuyla ilgili olarak, “14 yıl boyunca bu durumu halkımıza nasıl açıklayacağımızı, alacağımız tedbirleri düşündük. Cumhurbaşkanımız her zaman bu meselenin arkasında durdu. Biz, Suriye halkının iyiliğini ön planda tutarak hareket ettik. Uzun vadede olumlu bir noktaya ulaşmayı başardık.” şeklinde konuştu.
Bu süreçte zaman zaman karamsar anların yaşandığına değinen Fidan, “İdlib’e çekilmemiz gibi önemli kararlar almamız gerekti. Türkiye, terörle mücadelesini başarıyla sürdürdü.” ifadelerini kullandı.
Suriye Milli Ordusu’nun Kuruluşu
– Peki, Suriye Milli Ordusu (SMO) nasıl oluşturuldu? Türkiye, bu konuda farklı bir tutum sergileyerek diğer ülkelerin desteğini azalttığı bir ortamda, SMO’yu desteklemeye devam etti. Bu durum, Suriye muhalefetinin hayatta kalmasında büyük bir rol oynadı.
Astana süreci ile birlikte Suriye’nin Dostları Platformu, Suriye’deki gelişmelere destek sunarak adeta bir umut ışığı oldu. Önceden, Özgür Suriye Ordusu Suriye Milli Ordusu’na dönüşüm süreciyle evrildi.
Türkiye, Suriye’deki iç savaştan dolayı birçok mülteciye ev sahipliği yaptı. Eğer SMO desteklenmemiş olsaydı, Suriye muhalefeti yok olmanın eşiğine gelebilir, Türkiye’ye milyonlarca mülteci akın edebilirdi.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan bu dönemde öngörülerde bulunabiliyor muydu? Türkiye, bu riskleri görüyordu. Amacımız, Suriye halkının refahını sağlayan bir yapı inşa etmekti. Ancak, durumun ne denli kötüye gittiğini zamanla gördük. Cumhurbaşkanımız, insani taleplerimizi iletmek amacıyla el uzattı; ancak rejim bu önerileri dikkate almadı.
Rejim ve Uluslararası İlişkiler
– Rejim zayıfladığında siz Doha Forumu’ndaydınız. O günlerde, oraya gelen ülkeler Esad’ın gideceğini düşünüyor muydu? Aslında son yıllarda rejim oldukça zayıf bir durumdaydı. Bu süreçte, Rusların müdahil olmaması şarttı. İran Dışişleri Bakanı ile bazı görüşmeler gerçekleştirdik. Eğer rejim destek bulsaydı, sonuçlar daha kanlı olabilirdi. Ancak Ruslar ve İranlı güçler, sürdürülebilir bir çözüm bulamayacaklarını anladılar.
Yeni Hükümet ve Suriye’nin Geleceği
– Günümüzde muhalif güçler Şam’ı ele geçirdi ve devlet kurumlarının faaliyete geçmesi adına hızlı adımlar atıldı. Hızla atanan Başbakan, 4 milyonluk bir nüfusa hizmet etme çabası içerisine girdi. Bu süreçte muhalefet, halkın ihtiyaçlarına duyarlı olup, hizmetlerini genişletmeye çalıştı.
– Bu kritik süreçte dikkat edilmezse, Suriye yeni bir güç mücadelesi alanı haline gelebilir. Bu nedenle, yapıcı ve dikkatli adımlar atmak şart. Biz bu konuda duyarlıyız ve gerekli diplomatik girişimlerde bulunmak önem taşımaktadır.
HTŞ Tartışmaları ve Gelecek Öngörüleri
– “Farklı dini ve etnik grupların barış içinde yaşadığı bir Suriye” ideali üzerine konuşan Bakan Fidan, HTŞ’nin geçmişinin sıradan Batılı analistler tarafından kaygı yaratabileceğini belirtti. “Biz, terörizmin olmadığı bir Suriye istiyoruz. İnsanların güvenli bir şekilde geri dönebildiği bir ortamda, bu konuları ilgili yöneticilere iletiyoruz. Şam yönetimi bu konularda adım atıyor.” dedi.
İsrail’in Stratejisi ve Uyarılar
– İsrail, Golan’da stratejik tepe noktalarını kontrol altına aldı. Netanyahu’nun “Golan Tepeleri sonsuza dek İsrail’indir.” açıklamaları dikkat çekti. İsrail, mevcut durumu kullanarak toprak kazanımı peşinde mi? Bu durumun tehlikeli olduğunu değerlendiriyoruz ve kendilerine, bu bölgedeki saldırılardan vazgeçmeleri konusunda ciddi bir mesaj gönderdik.
ABD’nin YPG ile İlişkileri
– Yeni dönemde Washington’ın YPG ile ilişkilerinin nasıl evrileceği merak ediliyor. Blinken ile yapılan görüşmelerde bu konular ele alınmış olmalı. Bizim duruşumuz değişmedi; ABD, PKK’ya büyük destek sağladı. Ancak, Şam’ın alacağı kararlarla YPG’nin gücü azalacaktır.
Bizim stratejik hedefimiz, YPG’nin ortadan kaldırılması ve Suriyeli kardeşlerimizin topraklarındaki tehdidi yok etmesidir. YPG üyelerinin hızla ülkeyi terk etmesini bekliyoruz.
DEAŞ Tutukluları ve Sığınmacılar
– Batılı ülkeler DEAŞ tutuklularını kendi topraklarına almak yerine başka bir terör örgütüyle bu sorunu aşmaya çalışıyorlar. Sığınmacıların geri dönüşü meselesinde ise, onların güvenli bir ortamda geri dönmeleri gerçekten kritik. Geri dönüşlerin artış göstereceğine dair olumlu veriler alıyoruz.
– Ortadoğu’da Suriye’nin tek başına bir sorun olmadığını unutmamak gerekiyor. Gazze ve Lübnan’daki sorunlar da Suriye gelişmelerinden etkilenebilir. Blinken ile Gazze’deki ateşkesin uygulanması gerektiğini vurguladık.
– Trump yönetimiyle Gazze’de yaşanacak olası gelişmeler ise merak konusu. Bu konuda olumlu sonuçlar veya İsrail’in daha yayılmacı bir tutum sergilemesi ihtimali mevcut. Bunlar çok dikkat edilmesi gereken hususlar…
NTV
“`